Amerikan Bale Tarihinde Bir İkon: MISTY COPELAND

29 Aralık 2016

Misty Copeland bütün ön yargıları kırarak "American Ballet Theater" gibi büyük bir bale topluluğundaki ilk Afro-Amerikan balerin olma özelliğini taşıyor.

“Siyahilerin klasik baleye ait olmadıklarına dair bir görüş var. Bale kültürü ve normlarının neredeyse hepsi Avrupa’dan geliyor. Ancak, Amerika’da klasik bale uzun zamandır yapılıyor ve Amerikalıların bu dalda ne kadar çok emek harcadıkları görmezden geliniyor.”

Karla kaplanmış bir gece ve karanlığın içinde göz kırpan noel ışıkları… Clara, herkes uyuduktan sonra Fındıkkıran’ı görebilmek için gizlice yılbaşı ağacının altına gider ve orada uyuyakalır. Fare Ordusu’nun sesleri ile uyanan Clara, Fareler Kralı ve Fındıkkıran arasındaki amansız bir savaşın ortasında bulur kendini. Amadeus Hoffman’nın kaleminden çıkmış “Fındıkkıran”, Clara’nın kendisini Fındıkkıran’ın masal dünyası içinde bulmasıyla başlar. Bu masalın cesur karakteri Clara, bale dünyasında yıllar boyunca pek çok ikonik yorumla izlendi. 2016 Aralık ayında ise Los Angeles’taki Segerstrom Salonu’nda sahnelenen Fındıkkıran’da Clara’ya çok özel bir isim hayat verdi: Misty Copeland. Geçtiğimiz günlerde ise Copeland’in Fındıkkıran’ın Disney uyarlamasında rol alacağı açıklandı. Henüz rolünün ne kadar büyük olduğu net olmasa da şimdiden çok merak uyandırdı bu açıklama. Copeland'i bu kadar özel kılan, başarısının, mükemmel tekniğinin ve tarzının yanı sıra American Ballet Theater gibi büyük bir bale topluluğundaki ilk Afro-Amerikan balerin oluşu.
“Siyahi insanların klasik baleye ait olmadıklarına dair belli bir görüş var. Bale kültürü ve normlarının hemen hepsi Avrupa’dan geliyor. Ancak, Amerika’da klasik bale oldukça uzun zamandır yapılıyor ve Amerikalıların bu dalda ne kadar çok emek harcadıkları görmezden geliniyor.” diyen Copeland, bütün bu normları ve etiketleri yıkmaya kararlı. Yoğun prova ve çalışma programının yanı sıra Küba’nın en iyi bale okulu olan Ballet Nacional de Cuba’da dersler veren sanatçı, İspanyolca konuşan öğrencileri ile sözlü iletişimde ara sıra zorlansa da bu onun için sorun değil: “Balerinler görsel hafıza ile çalışırlar. Derslerde sözlü iletişim yerine, oturmuş bir dil olan klasik bale dilini kullanıyoruz. Genel kanının aksine Küba’da klasik bale yapabiliyorlar, üstelik bunu oldukça da iyi yapıyorlar.”
Copeland bugün 34 yaşında, vücut biçiminin baleye uygun olmadığını söyleyen bir çok eleştirmenin önünde, üstündeki baskıya rağmen, herkesten daha da sıkı çalışarak kanıtlıyor bunu. Copeland 2013’te, altı kardeşi ile sokaklarda geçen zorlu çocukluğunu, eğitim sürecini ve üstesinden geldiği her problemi “Life in Motion: an Unlikely Ballerina” adlı kitabıyla paylaştı. Hikayesi pek çok kez yeniden ele alındı; Time, New Yorker gibi dergiler Copeland’i kapak yaparken, ABC kanalı “2015’in En Hayranlık Uyandıran İnsanları” listesinde ilk sıralarda onun adını verdi. Adını böylece bütün Amerika’ya ve bale dünyasına duyuran bu sıra dışı balerin, bu ününü katlamaya da kararlı. Küçüklüğünden beri her zaman pop kültürün ve ana akım medyanın bir parçası olmak istediğini açıkça söyleyen sanatçı, her zaman spot ışıkları altında olmak istiyor ve yüzü de pek çok spor markasının reklam afişinin başrolünde yer alıyor.
Tabii bu kadar hızlı ve büyük gelen ünü onu eleştiri oklarının hedefi de yaptı. Bir balerinin en önemli özelliği her bir hareketini kontrolsüzce, çeviklikle yapıyormuş gibi görünmesidir ama bütün bunların arkasındaki gerçek aslında her hareketini büyük bir kontrol mekanizması ve disiplinle yapmasıdır. O, hakkındaki eleştirilere karşılık olarak, azim ve kararlılıkla çalışmak hakkında ilham verici bir çocuk kitabı olan “Firebird” ile bu yıl içinde raflarda olması beklenen sağlık ve beslenme üzerine “Ballerina Body” adlı rehber kitaplarını yazdı. Tasarımcısı olarak çalışmalarını hızla sürdürdüğü spor kıyafeti koleksiyonu da yolda.