“Osman Dinç: Göz Kuşak’ı Altında” Pi Artworks’de
18 Mart 2024
Pi Artworks İstanbul, 3 Şubat - 23 Mart 2024 tarihleri arasında Osman Dinç'in kişisel sergisi “Göz Kuşak’ı Altında”yı sunuyor.
Paris'te yaşayan bir Türk sanatçı olan Osman Dinç'in ağırlıklı olarak çelik, cam ve ahşap heykelleri zaman, mekan, insanlık ve kozmik tefekkür arasında sezgisel olarak evriliyor ve soyutlamaları onların herhangi bir tekil çağa veya ideolojiye bağlı kalmamalarına olanak tanıyor.
Serginin başlığı, sergilenen fotoğrafları temsil ediyor. Bir damla Çini Mürekkebi kullanılarak oluşturulan bu görüntüler, hem gözbebeğine hem de evrenimize dağılmış kara deliklere benzeyerek form benzerliklerini öne çıkarıyor. Ancak Dinç'e göre, uzaydaki kara delikler ile öğrencinin kara delikleri arasındaki bağlantılar daha da ileri giderek bilimin ve teorik olanın alanına giriyor. Bir kara deliğe giren tüm ışık, bir daha geri dönmemek üzere emilir; en iyi bilim insanları bile bu ışığın nereye gittiğini belirleyemez. Aynı şekilde, ışık ilk başta göz bebeğine girdiğinde, hedefi belirsiz olarak kaybolur.
“Elbette göze giren ışık bilgi olarak algılanıyor, davranışlarımızı etkiliyor ve yönlendiriyor. Bazı yeni teorilere göre kara deliğe giren ışık, galaksilerin oluşumunda önemli rol oynuyor. Bazı bilim adamları kara deliğe giren ışık ışınlarının başka bir boyutta, başka bir evrende ortaya çıkıp meydana geldiğini iddia etmektedir” diyor Osman Dinç.
Sanatçı, “Canlılar olarak ölümsüz olmadığımız için unutma yeteneğine sahibiz. Bu nedenle sanat eserlerim, unutulmuş ortak duygu ve bilgilerin arkeolojik çalışmaları olarak değerlendirilebilir. Kullanımı ne zaman ve hangi uygarlıklara bağlı olmayan nesneler ve araçlar gibidirler. Kendi hikayelerini anlatan figüratif çalışmalardır bunlar” diye devam ediyor.
Dinç'in pratiği, evrensel fikirleri somutlaştırma becerisiyle bilinirken, sürdürülebilirlik ve maddilik bütünlüğünün gerekliliğine vurgu yapıyor, aslında heykelleri genellikle hammaddeye mümkün olan en az müdahaleyle yaratılıyor. Burada, Dinç'in hem fotoğrafları hem de heykelleri, hazır nesne ile inanılmaz derecede karmaşık fiziksel ve duygusal olgular arasındaki dengeyi somutlaştırıyor; görünen sadelikleri, kendi fikirlerimize ve çağdaş çağrışımlarımıza ayna görevi görüyor.