Pazartesiden Pazara Yedi Farklı İstanbul
13 Aralık 2022
Monday to Sunday Istanbul ile, sıradışı bir megapol olan İstanbul’u, hem bu şehre hem de dünyaya hakim iki bilgili göz olan Seda Domaniç ve eşi Sinan Sökmen’in küratörlüğü üzerinden yeniden tanıyoruz.
Uluslararası bir seyahat yayını olarak tasarlanan ve İngilizce kaleme alınan Monday to Sunday İstanbul, sokak kültüründen çetrefilli tarihine, şehrin güncel sanat ritminden değişip gelişen gastronomi sahnesine, İstanbul’a her cepheden göz gezdiriyor. Ve bunu profesyonel bir tasarım ve fotoğraf diliyle de desteklediği için, her anlamda arşivlik bir yayın haline geliyor.
10 seneyi aşkın süre Vogue Türkiye’nin genel yayın yönetmenliğini yapan ve şimdilerde yoluna global marka stratejisti, danışman ve gazeteci olarak devam eden Domaniç’in, en büyük tutkularından biri seyahat etmek. Eşi Sinan Sökmen ise, kurucusu olduğu Istanbul Tour Studio ile 15 senedir profesyonel olarak üç dilde seyahatler kürate eden ve uzmanlığı İstanbul olan bir isim. Dolayısıyla bu kitap, Domaniç ve Sökmen’in gerek profesyonel gerek kişisel deneyimlerini bir araya getiren özel bir proje.
Ama Monday to Sunday İstanbul’a bir gezi kitabı dersek de eksik olur. Daha ziyade, gusto sahibi kişilerin tavsiyeleri ile onların İstanbul’unu şöyle bir gezip görmeye, sevdikleri mekanlara bir bir girip çıkmaya benziyor tadı. Özellikle yurtdışından gelenlere yönelik yeni bir kaynak ihtiyacından yola çıkarak; haftanın yedi günü ve belli saat dilimleri üzerinden İstanbul’un sunduğu deneyimleri okuyucuya yaşatıyor. Kitapta, aralarında Ahmet Uluğ, Banu Tiryakioğlu, Begüm Kıroğlu, Cem Mirap, Cemre Torun, Ceyda Torun, Edwina Sponza, Emirhan Paralı, Engin Ayaz, Erdil Yaşaroğlu, Maksut Aşkar, Mehmet Gürs, Mehmet Y. Yılmaz, Nazlı Bozdağ, Nora Fisher-Onar gibi isimlerin olduğu, şehri hakkıyla yaşayan 29 kişiden onların İstanbul’unu dinliyoruz.
Verilen yoğun bilgi ve tavsiyeler ise, kitabın planı yedi gün ve yedi ayrı tema üzerinden yapıldığı için kafa karıştırmıyor, yormuyor. Pazartesi günü İmparatorluğun Şehri’nde, şehrin tarihine odaklanıyoruz. Salıları, Boğaz kenarında, onun etkileyici atmosferindeyiz. Çarşambaları ‘diğer yakaya’, yani Anadolu’ya geçiyor; Kadıköy üzerinden bu yakanın kültür, sanat, müzik ve gastronomisine bakıyoruz. Perşembeleri, ‘hem çok yakın hem bir o kadar uzak’ bir İstanbul’a odaklanıyor; Adalar’a uzanıyoruz. Cuma günleri, elbette, ‘sanat, antikalar ve aktivizm’ başlığı üzerinden şehrin temel hafızalarından birinin yattığı Beyoğlu’ndayız. Moda, tasarım ve çoksesli kültürün diğer ana arterlerinden Nişantaşı, Kurtuluş ve Bomonti, Cumartesilerin konusuyken; Pazarları, şehrin Karadeniz’e açılan doğasını, açık hava etkinliklerini ve ritüellerini konuşuyoruz. İstanbul’u seven herkesin sahip olması gereken arşivlik bir çalışma bu.