Pedro y Juana: Mimarlığın Ötesine Açılan Bir Stüdyo

08 Mayıs 2025

Stüdyo, Meksika'nın zanaatkarlık geleneğinden ilham alarak, mimarlık ve sanat arasındaki sınırları zorluyor.

Pedro y Juana adlı Mexico City merkezli mimarlık ve tasarım stüdyosu, Ana Paula Ruiz Galindo ve Mecky Reuss’un ortaklığında faaliyet gösteriyor. Ancak bu isim seçimi, sadece bir oyun değil — Ruiz Galindo ve Reuss’un mimarlık pratiğine dair temel sorularına bir yanıt niteliğinde. “Çalışmayı kim üretir? Mimarlıkta yazar gerçekten kimdir?” gibi sorular üzerinden şekillenen stüdyonun ismi, hem anonimliği hem de kolektif üretim biçimlerini vurguluyor. Ruiz Galindo’nun ifadesiyle, “Pedro ve Juana Meksika’da oldukça yaygın isimler; biz yazar fikrini bilinçli olarak açık uçlu bırakmak istedik.”

İkili, 2005 yılında Los Angeles’taki mimarlık okulu SCI-Arc’ta tanıştı. Ruiz Galindo yüksek lisans öğrencisiyken, Reuss Hollanda’daki TU Delft’ten değişim öğrencisi olarak oradaydı. Eğitimleri sonrasında her ikisi de sanatçı Jorge Pardo ile çalıştı. Bu deneyim, onlara okulda öğrendiklerinin ötesinde, daha esnek ve sezgisel bir yaratım süreci sundu. 2011 yılında Mexico City’ye taşınarak Pedro y Juana’yı kurdular.


Kuruluşlarından bu yana stüdyo, mobilya tasarımından sergi ve enstalasyonlara, mimari müdahalelerden kamusal yapılar tasarlamaya kadar geniş bir üretim yelpazesine imza attı. Bu çeşitlilik, yalnızca farklı disiplinlere açıklık değil; aynı zamanda mimarlığın yalnızca bina inşa etmekle sınırlı olmadığını hatırlatan bir duruş. Stüdyonun işleri; mekan, nesne ve kullanıcı arasındaki geçişkenliğe odaklanıyor. Ruiz Galindo’nun deyimiyle: “Mimarlık, insanları bir mekânda belirli biçimlerde davranmaya davet eder. Ve nesneler bu oyunda aktör olabilir. Her nesnenin kendine özgü bir eylemi ve karmaşık bir ilişkiler ağı vardır.”

Mexico City’de konumlanmak, bu tür bir üretim için verimli bir zemin sağlıyor. Reuss, kentin zanaat kültürünün, mimarlığın sınırlarını esnetmek açısından ilham verici olduğunu belirtiyor. Stüdyo, yerel üreticilerle birebir ilişki kurarak maddi dünyaya temas eden bir pratik yürütüyor. Bu temas hali, onların çalışmalarını yalnızca fikir düzeyinde değil, aynı zamanda fiziksel olarak da somut ve canlı kılıyor.


2025 Venedik Mimarlık Bienali’nin Meksika Pavyonu’na katılımları, Pedro y Juana’nın uluslararası ölçekte de dikkat çeken bu özgün yaklaşımının bir yansıması. Mekânı hem düşünsel hem de fiziksel bir çeviri alanı olarak kullanan ikili, mimarlığın yalnızca görsel değil, toplumsal ve duyusal bir deneyim olduğuna inanıyor.